28 Eylül 2021 Salı

Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu-MERKEZ BANKALARI SALGINDA ÖNEMLİ ROL ÜSTLENDİ-Yılmaz Parlar



PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor  Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sektörü Lin Photo, free website template, XHTML CSS layout
 
info@parlarmedya.com

 T.C. Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu:


‘MERKEZ BANKALARI SALGINDA ÖNEMLİ ROL ÜSTLENDİ’


Turkuvaz Medya Grubu’nun ekonomi haber kanalı A Para tarafından düzenlenen ‘Finansın Geleceği Zirvesi’nde konuşan Merkez Bankası Başkan Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, tüm merkez bankaları gibi salgının seyrine dair gelişmeleri ve küresel ekonomiye etkilerini yakından izlediklerini söyledi. Kavcıoğlu, “Sonuç olarak gerek kapanma sürecinde gerekse hala içerisinde olduğumuz normalleşme sürecinde merkez bankalarının önemli rol üstlendiğini görüyoruz. Finansal sistemin işlemeye devam etmesi, gerek bankacılık gerekse reel sektörün salgın koşulları nedeniyle gördükleri hasarın en aza indirilmesi, kapanmaların ekonomik ve sosyal maliyetleri gibi konularda merkez bankası politikalarının oldukça etkili olduğu, geride bıraktığımız dönemde açıkça görüldü” dedi.



Salgınla mücadelede önemli yol alınmış olmasına karşın son dönemde vaka sayılarının yeniden artmasına sebep olan virüs varyantlarının değerlendirmelerde öne çıktığını dile getiren Kavcıoğlu, bu varyantların salgının seyri konusundaki belirsizliğin sürmesine yol açtığına işaret etti. Birçok ülkede yeni bir salgın dalgası yaşandığını ancak aşılamanın küresel olarak hızlanarak sürmesinin ekonomik normalleşme açısından kritik önem taşıdığını vurguladı.

‘Salgın belirsizliği devam ediyor’

Salgından sonraki ekonomik toparlanmanın aşılama ve uygulanan politikalar gibi bazı nedenlerle ülkeler arası önemli farklılıklar gösterdiğini belirten Kavcıoğu, “Birçok uluslararası kuruluşun ve merkez bankalarının yayınlarında da vurgulanan bu durum arz-talep uyumsuzluklarına ve enflasyonun yükselmesine de katkı sunmaktadır. Hizmet sektöründeki toparlanmanın görece yavaş olması istihdamın toparlanmasını geciktirmekte, bu durum salgın sürecinin hane halkı açısından maliyetini de artırmaktadır. Tüm bu olumsuzlukların en aza indirilmesi salgın ile mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi, önlemlere uyulması ve aşılamanın devamı ile mümkün olabilecektir. Merkez bankaları da bu süreçte tüm politika araçlarını kullanarak, fiyat istikrarını sağlamayı ve salgın sonrası normalleşme sürecinin devamına destek olmayı sürdüreceklerdir” dedi.

Salgın döneminde finansal sisteme ve reel sektöre ihtiyaç duydukları likiditeyi uygun koşullarla sağlayarak, finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanma sürecine destek olmayı hedeflediklerini kaydeden Kavcıoğlu, böylece salgın ortamından doğan geçici etkilerin uzun vadede üretim ve istihdama olabilecek olumsuz etkileri en aza indirmeyi amaçladıklarını vurguladı. Kavcıoğlu, normalleşme sürecinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi yönünde de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekli politika adımlarını atacağına dikkat çekti.

‘Hizmet istihdamında salgın döneminin kayıpları telafi edildi’


Türkiye’nin, OECD ülkeleri ve Çin ile birlikte değerlendirildiğinde 2020 yılında pozitif büyüme kaydeden iki ekonomiden biri olduğunu hatırlatan Kavcıoğlu, şöyle konuştu:

“2021 yılı ilk yarısına ilişkin açıklanan veriler, büyümedeki olumlu görünümün devam ettiğini gösterdi. Avrupa'daki aşılamaya ilişkin olumlu görünüm, turizm ve dış talep kanalları aracılığıyla ekonomimize yansıyor. Bu çerçevede net ihracat da büyümeye olumlu katkı vermeye devam ediyor. Yüksek frekanslı veriler, açılmanın etkisiyle işgücü piyasasında da toparlanmaya işaret ediyor. Hizmetler sektöründe son dönemde güçlü bir istihdam artışı ile salgın dönemi kayıplarının tamamen telafi edildiğini gördük. Ayrıca güçlü giden ihracatın da yardımıyla, sanayi sektörü istihdamının son dönemde diğer alt kalemlere göre daha da olumlu seyrettiği dikkat çekiyor.”

Kavcıoğlu, salgın sonrası toparlanma döneminde iktisadi faaliyet küresel olarak normalleşmeye başladığını söyleyerek, “Bununla birlikte yine büyük ölçüde salgın dönemine atfedilebilecek bir dizi sorunun ülkemizde olduğu gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde özellikle üretici fiyatlarının yükselmesine neden olduğunu görüyoruz. Bu nedenle içinde bulunduğumuz normalleşme döneminde, yüksek enflasyonun beklentiler ve uluslararası piyasalara yansıması merkez bankaları tarafından yakından izlenmektedir. Enflasyonun yükselmesinde başlıca etmenlerden biri, artan emtia fiyatları oldu. Emtia fiyatlarındaki artışa paralel olarak, üretimin hızla artan talebe aynı hızda cevap verememesi nedeniyle oluşan arz kısıtları da yükselen fiyatlar üzerinde etkili oluyor. Uluslararası nakliye maliyetlerinin artması ve teslimat sürelerinin uzaması da üretici fiyatlarını yükseltiyor” dedi.



‘Salgın koşulları ve yansımaları henüz ortadan kalkmadı’

Ülkemizde de geçmiş dönemlerde üretici enflasyonundaki gelişmelerin kur ve emtia fiyatları ile büyük ölçüde açıklandığını, son dönemde bu iki belirleyicinin üretici enflasyonunu açıklamakta yetersiz kalmasının arz yönlü ilave unsurlara işaret ettiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şöyle devam etti: 

“Avrupa Bölgesi için yapılan son anketlerde arz kısıtlarının imalatı sınırlayan faktörler arasında ön sıralarda olduğunu ve hammadde teminindeki kısıtların üretimi kısıtlayıcı rolünün belirgin şekilde arttığını görüyoruz. Bu gelişmeler bize salgın ile ilgili koşulların ya da bunların yansımalarının henüz ortadan kalkmadığını gösteriyor. Merkez bankaları son dönemdeki enflasyon değerlendirmelerinde bu unsurlara vurgu yapmaya devam ediyor.”

Açılma ve ekonomik normalleşme sürecinde dünyada enerji ve hizmet fiyatlarında belirgin artışlar görüldüğünü belirten Kavcıoğlu, “Küresel merkez bankaları, enerji ve salgın kaynaklı bazı sektörlerdeki yüksek oranlı fiyat artışlarının, talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte geçici olacağını değerlendiriyor. Bu unsurlar, önümüzdeki dönemde ülkemizde de enflasyonu düşürücü yönde etki edecektir” dedi.

Ağustos ayı enflasyon artışını hatırlatan Kavcıoğlu, şöyle konuştu: 

“Son dönemde belirli ürünlerdeki fiyat artışları tarihsel ortalamalarının oldukça üzerine çıktı. Enflasyona en çok katkı yapan ürünlere baktığımızda, ağustostaki yıllık fiyat artışlarının son 10 yıldaki ortalama fiyat artışlarının üç-dört katını aşabildiğini görüyoruz. Bu durumun bir sebebi, biraz önce de değindiğim gibi salgına bağlı olarak emtia fiyatlarındaki artışlar ve arz kısıtları gibi gelişmeler olsa da, bu unsurlar tek başlarına bazı ürünlerdeki fiyat artışlarını açıklamakta yeterli olmayabiliyor. Ortaya çıkan bu fiyatlama davranışlarının, ekonomik ve sosyal normalleşme hız kazandıkça yeniden salgın öncesi haline yakınsayacağını değerlendiriyoruz.”

Şahap Kavcıoğlu, “Rezervlerdeki iyileşme öngörülerimiz ile uyumlu seyrediyor. Rezervlerimiz 85-90 milyar ABD doları seviyelerinden yaklaşık 30 milyar ABD doları artışla 120 milyar ABD doları seviyesinin üzerine çıktı. Swap anlaşmaları, reeskont kredileri, cevherden altın alımı ve zorunlu karşılık adımları bu artışa katkı yapan ana unsurlar oldu” diye konuştu. 

‘İnşaat şart mı diyorlar?’

Zirve’de ‘İstanbul Finans Şehri’ne Doğru’ başlıklı sunum yapan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, dünyada ekonomik liderliğin tarih öncesinden bu yana değiştiğini dile getirerek “Hindistan ve Çin hakimiyeti sanayi devrimine kadar sürdü. Sonra Avrupa ve ABD’nin gelişmesiyle onlara döndü. Ama 2000 yılından sonra tablo tekrar Asya lehine dönmeye başladı. Bu bir döngü ve hepimizin göreceği bir tarihte Çin dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Çok büyük ihtimalle de Hindistan ikinci büyük ekonomisi olacak. Elbette çok barışçıl süreçle bu olmuyor. Önceki dönüşümler de barışçıl olmadı” dedi. 


Finansın merkezinin Asya’ya doğru kaydığını belirten Aşan, Türkiye açısından fırsatların olduğunu İstanbul’un büyük avantajları bulunduğunu söyledi. Aşan, 4 saatlik uçuşla 2 küsur milyarlık bir alana ulaşılabilmesinin büyük bir potansiyel olduğunu kaydetti. Aşan, bugüne kadar bu avantajın yeterince kullanılamadığını, ancak bundan sonra ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını söyledi. Aşan, “’İnşaat şart mı?’ diye soruyorlar merkezlerin hepsi böyle oluşturuldu. Akıllı bina tasarımı gibi öyle bir şey yapmalısınız, ki insanlar o bölgeden çıkmadan bütün işlerini halletmeli... Böyle bir yeri gerçekten yapmamız lazım. Bu çerçevede İFM projesini değerlendiriyoruz. Derdimiz büyük bir inşaat alanı oluşturalım değil, çünkü bu bir inşaat projesi değil. Önemli olan içini olabilecek en kaliteli şekilde doldurmak. Tüm çabamız bu yönde ve bu konuda hem özel sektörle hem de kamu ile istişarelerde bulunuyoruz.”

Finans merkezi ekosisteminin düzgün oluşturulması gerektiğini belirten Aşan, mevzuat çalışmalarının tamamlandığını, önümüzdeki dönemde Meclis’e getirilerek kanunun çıkarılacağını söyledi. Bunun ardından hemen yönetmeliğin geleceğini ve işe başlayacaklarını ifade eden Aşan, katılım finans için yasa çalışmasının da sürdüğünü söyledi. Aşan, “İyi bir altyapı oluşturunca devamı kolay gelecek. İstanbul için katılım finans tarafına ciddi ilgi olduğunu söyleyebiliriz. Bu alanda en çok üzerinde durduğumuz konu da fintech tarafı... Fintech strateji belgemiz de sene sonuna yetişecek görünüyor. Katılım finans strateji belgesi de kısa süre içinde tamamlanacak ve Cumhurbaşkanımıza sunacağız” diye konuştu.  

‘Bankacılık sektöründe oyun değişiyor’

Zirve kapsamında düzenlenen ve moderatörlüğünü A Para Haber Müdürü Serdar Kuter’in yaptığı Dijital Bankacılık Paneli’nde sektörün geleceği konuşulurken, sektörde oyunun yeniden kurulacağına dikkat çekildi. Veriyi iyi kullanan şirketlerin gelecek dönemde öne çıkacağını kaydeden Halkbank Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Olcay Atlıoğlu, “2022 yılında bizi çok önemli gelişmeler bekliyor. Sadece dijitalden hizmet veren bankaların faaliyete geçmesi, açık bankacılık önergesinin netleşmesi ile birlikte bankacılık sektörü çok önemli bir oyun değişimine gidecek” diye konuştu. 

Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısı Ferkan Merdan, gündemlerinde açık bankacılık ve platform bankacılığı olduğunu kaydetti. Merdan, şöyle devam etti: 

“Dijital bankacılık tarafında da mevzuatı yakından takip ediyoruz. Buralarda da kendimize ince ayarlar yaparak bu regülasyonlarla yeni rakiplerle aynı sektör üzerinde koşmayı hedefliyoruz.”

DenizBank Dijital Kuşak Bankacılığı ve Deniz Akvaryum İnovasyon & Girişimcilik Merkezi Grup Müdürü ve NEOHUB Genel Müdürü Gürhan Çam, pandemi süresince sektörün paniğe kapılmadığına dikkat çekerek, Türk bankacılık sektörünün dünyaya ilham olduğunu belirtti. Çam, gelecek yıllardaki değişime dair "Şubeyi tamamen kapatacağım gibi bir yaklaşım bana doğru gelmiyor. Ortak ATM’ler gibi ortak şubeleri de yeni dönemde görebiliriz” değerlendirmesini yaptı.

Güçlü sponsor desteği

Finansın Geleceği Zirvesi Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıf Yatırım, Turkish Airlines, Papara ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Borsa İstanbul, Finansal Kurumlar Birliği, İstanbul Airport, Koza Altın, Kuzey Marmara Otoyolu, Türkiye Sigortalar Birliği’nin yan sponsor olarak katıldığı Zirve’nin destek sponsorları ise Deniz Bank, Emlak Katılım,  Fuzul, MedicalPark, Phillip Capital, Quick, Tarsim, TSPB ve Vakıf Katılım oldu.


yilmazparlar@yahoo.com

Dr. Şakir Ercan Gül-AVRUPA’NIN EN KALİTELİ BÜYÜYEN ÜLKESİYİZ-Yılmaz Parlar



PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor  Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sektörü Lin Photo, free website template, XHTML CSS layout
 
info@parlarmedya.com

 


 T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şakir Ercan Gül:

‘AVRUPA’NIN EN KALİTELİ BÜYÜYEN ÜLKESİYİZ’


Turkuvaz Medya Grubu’nun ekonomi haber kanalı A Para tarafından düzenlenen ‘Finansın Geleceği Zirvesi’nde konuşan Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şakir Ercan Gül, Türkiye’nin ikinci çeyrekte Avrupa’nın en kaliteli büyüyen ülkesi olduğunu söyledi. Gül, “Mevcut rakamlar gösteriyor ki şu anda Avrupa’da büyüme anlamında ikinci konumdayız. Ancak kaliteli büyüme konusunda net olarak lideriz. Bunu sürdürmek için de bisikletin pedalını sürekli çevirmemiz gerekiyor. Bunu da ancak çok iyi ve sağlıklı kredi mekanizması kurarak yapabiliriz. Kredi konusunda selektif olmalıyız, gerekirse tüketici kredilerinden fedakarlık yaparak, yani faiz yükselterek, kaynakları sanayiye, üretime aktarmalıyız“ dedi. 



İngiltere’nin geçen yıl ikinci çeyrekte yüzde 20 küçüldüğünü hatırlatan Bakan Yardımcısı Gül, net büyümesinin yüzde 2’nin altında olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Bizim net büyümemiz ikinci çeyrekte yüzde 10’un üzerinde. Türkiye Avrupa’nın en net, en iyi büyüyen ülkesidir. Bunu sürdürmemiz gerekiyor. Paranın bir maliyeti var, ucuz para dağıtarak büyürüz, ama ciddi enflasyon olur. Parayı en optimum düzeyde en gerekli yerlere vermek zorundayız. Finansta selektiflik, teşvikte selektiflik, finansta selektiflik şart... Sonuçta faizi düşürmenin iki yolu var. Bütçe açığını sınırlı tutmak ve cari açığı minimize etmek. Bu iki açıkla mücadele etmeden faizi düşürürsek, sermaye kaybına neden olur.”


Finansal sektörde en büyük payın bankacılık sektöründe olduğunu belirten Gül, reel sektörün de temel finansmanının bankacılık sektörü olduğunu kaydetti. Gül, bankaların krediyi mevduatla finanse ettiklerini dile getirerek, mevduat kredi ilişkisinin optimal bir noktada bulunduğunu söyledi. Bankacılık sektörünün reel sektör finansmanında ağırlığının bu kadar çok olmasının doğru olmadığını dile getiren Gül, şöyle devam etti: 


“Ekonomik bağımsızlık olmazsa olmazımız. Kredi ağırlıklı yapı var ve bunu değiştirmemiz gerekiyor. Borsaya kota olmanın avantajlarını artırmamız lazım. Halka açık hissedarların haklarını koruma konusunda da daha hassas olmak zorundayız.”


‘TL’ye güveni artıracak adımlar atmamız gerekiyor’

Bankaların aktifler ve pasifler arasındaki vade uyumsuzluğunun finansman ihtiyacını, sermaye piyasasına doğru evrilterek çözmek gerektiğini kaydeden Gül, “Mevduatın vadesinin uzatılmasına yönelik tedbirler alındı, ama biraz daha geliştirmemiz gerekiyor. Dolarizasyon önemli bir problem, paranın itibarı açısından dolarizasyon seviyesini azaltmamız gerekiyor. TL’ye güveni artıracak adımlar atmamız gerekiyor. Yönetmek için güçlü kapasiteye sahibiz, ama dolarizasyon sermaye piyasalarına ciddi engel olarak karşımıza çıkıyor” dedi. 


Finansal piyasaları son dönemde etkileyen iki konunun öne çıktığını belirten Gül, şunları söyledi: 

“Kamuda etkinlik ve verimlilik kapsamı içinde yapmamız gereken şey, dengeyi muhafaza etmek. Bakanlığımız açısından bu önemli sorumluluk. Ekonominin dengesi popülizme kurban edilemeyecek kadar önemli, hem gelir hem gider açısından dengeyi sağlamak zorundayız. Bu yılı yüzde 3,5 bütçe açığı hedefinin altında bir rakamda kapatmayı arzuluyoruz. Bütçe anlamında sıkı bir bütçe programı yürütüyoruz. Gelişigüzel harcama yapmama, kurumların harcamalarını optimum seviyede tutma çabamız var.” 


Gül, Paris İklim Anlaşması’nın ekimde parlamentoda onaylanacağını hatırlatarak uluslararası fonların bu konudaki hassasiyetinin arttığını dile getirdi. Dijital finansal faaliyetler konusunda da çalışmaların sürdüğünü, Merkez Bankası’nın dijital para yasası konusunda hazırlığı olduğunu söyleyen Gül, dijital para ile kripto para ayrımının yapılmak zorunda olunduğunu vurguladı. Gül, “Karşılığı olan parayla, karşılığı ne olduğu bilinmeyen parayı aynı kefede değerlendirme imkanımız yok” diyerek, kanunun kripto paranın yarattığı ve yaratacağı tahribatları ortadan kaldıracak şekilde kurgulanacağını ifade etti. Gül, finansal sistemimizi güçlü tutmak zorunda olduğumuzu vurgulayarak “Kredileri selektif yapmamız, kaynakları doğru kullanmamız lazım. Minimum faiz vermek hepimizin arzusu. Açıklarımız var ve belli oranda faize katlanmak zorundayız. Amacımız hiç faiz vermemek, ancak bunun için ekonomideki dengeleri muhafaza etmeliyiz” diye konuştu. 


‘Dünyanın en likit borsası Borsa İstanbul’ 

Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun, Borsa İstanbul’un dünyanın en likit borsası olduğunu dile getirdi. Borsa İstanbul olarak bir yandan halka arzları arttırarak şirketlere daha fazla kaynak aktarmaya çalıştıklarını, diğer yandan yabancı yatırımcılarla kurumsal iletişimlerini güçlendirmek istediklerini anlatan Ergun, sundukları finansal hizmet ve ürünleri arttırdıklarını vurguladı. Ergun, bu yıl 38 şirketin halka arzından yaklaşık 16,3 milyar TL kaynak sağlandığını kaydederek “Yılsonuna kadar bu rakamların daha da yükselmesini bekliyoruz. Geçen sene ise 8 halka arz ile, 1,1 milyar TL kaynak sağlanmıştı. Halka arzlarda, dünya sıralamasındaki yerimiz, ilk altı aylık verilere göre, 31’den 18’inci sıraya yükseldi. Eylül sonu itibariyle, bu sıralamadaki yerimizin daha da yukarıda gerçekleşeceğini düşünüyorum” dedi. 

Üretim yapan, yatırım yapan, ihracat yapan ve istihdam oluşturan şirketlerin büyümelerini sermaye piyasaları yoluyla finanse etmeleri için borsaya davet ettiklerini dile getiren Ergun şöyle konuştu: 

“Borsa olarak, bu sene iş yapma modelimizi değiştirdik. Sadece, başvurudan sonra başvuruyu değerlendiren bir borsa değiliz artık. Başvurudan önce, karar aşamasında ve hazırlık aşamasında, şirketlerimizin ne sıkıntıları varsa çözen ve destek veren bir borsayız. Şirketlerimizin yatırımları için ihtiyaç duydukları ‘uzun vadeli ucuz TL’ sadece sermaye piyasalarında ve borsada mevcut.” 


‘Yabancı yatırımcı katılım sigortacılığı için geliyor’

SEDDK Başkanı Türker Gürsoy, kurum olarak stratejik öncelikleri arasında finansal sigortaların geliştirilmesi geldiğini belirterek “Alacak sigortası, kefalet sigortası, bina tamamlama sigortası gibi sektörümüzün reel kesimin ihtiyaç duyduğu finansal güvenceleri sağlama kapasitesinin hızla arttırılması yönünde çalışıyoruz. Bu yönde attığımız en önemli adım ise Özel Riskler Yönetim Merkezi’nin kurulması ve Devlet Destekli Alacak Sigortası sisteminin bu merkez çatısı altına alınmasıdır. Diğer finansal sigorta türlerinin geliştirilmesi için gerekli yasal mevzuat değişikliklerini de önümüzdeki dönemde meclis gündemine taşıyor olacağız.” 

Katılım sigortacılığı konusunda önemli adımlar attıklarını kaydeden Gürsoy, “Halen katılım sigortası sunan şirketlerin yanı sıra yerli ve yabancı gruplardan yeni katılım şirketi kuruluş başvurusu almaya başladık. Hedefimiz katılım sigortacılığı ve emeklilik faaliyetlerinin sektördeki payını yüzde 5 düzeyinden yüzde 10 üzerine taşımanın yanında, Türkiye’nin bu alanda başarılı bir model olarak uluslararası merkezi bir konumuna gelmesini sağlamak” diye konuştu. 


‘Yeşil tahvil ve sukuk rehberleri hazırlanıyor’

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ise ana gündemlerinin başında yeşil finansman geldiğini söyleyerek, “Küresel ölçekte atılan adımlar, yeşil standartlara uygun bir biçimde çalışmanın ek fayda sağlamaktan ziyade bir zorunluluk haline geleceğini göstermektedir. Bu kapsamda, Ekonomi Reform Paketi’nde Sermaye Piyasası Kurulu’na verilen görev üzerine, yeşil tahvil ve sukuk rehberlerini hazırlıyoruz. Uluslararası kabul görmüş ölçütlerle uyumlu bir biçimde hazırlayacağımız bu rehber ile şirketlerimizin, yeşil iş modellerini finanse edebilecekleri borçlanma aracı ihraç süreçlerini daha da netleştirmiş olacağız” diye konuştu. 

Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarımızda gelişmiş ülke piyasalarına yakınsayan bir dönüşüm olduğunu gözlemlendiğini dile getirerek, “2021 yılında toplam büyüklüğü 16,2 milyar TL olan 38 adet halka arz gerçekleştirilmiştir. Eylül sonu itibariyle ulaştığımız bu sayı, halka arz tarihimizin yıllık bazda en yüksek seviyesine işaret etmektedir. Son 3 yılda, girişim sermayesi yatırım fonlarının büyüklüğü 1,3 milyar TL’den 7,2 milyar TL’ye çıkarken, girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının portföy büyüklüğü de 1,5 milyar TL’den 5,1 milyar TL’ye yükselmiştir” dedi. 

Sermaye piyasaları açısından diğer bir dikkat çekici meselenin kurumsal yatırımcı tabanındaki gelişmeler olduğunu belirten Taşkesenlioğlu, şöyle devam etti: 

“Son 3 yıl içerisinde menkul kıymet yatırım fonlarının büyüklüğü 44 milyar TL’den 193 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu süreç içerisinde serbest fonların payının yüzde 7,7’den yüzde 32,1’e ve tedavüldeki pay adedinin ise 40 milyardan 225 milyara yükseldiği görülmektedir.”


‘Sürdürülebilir bankacılığın yol haritası yayımlanacak’

Bankacılık sektörünün reel ekonomi açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Ali Akben, bankaları, finans sektörünü ve genel ekonomiyi etkileyecek iki önemli gelişme sürecinin yaşandığını aktardı. Bankacılık ve finans sektörünün yeşil mutabakata uyumu için bir yol haritası belirleneceğini aktaran Akben, “Sürdürülebilirliğin en temel göstergesi karbon emisyon oranlarının azaltılmasıdır. Bunun için sanayi, enerji, tarım ve ulaştırma gibi kimi sektörlerin geniş çaplı bir dönüşüm geçirmesi gerekmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi uluslararası anlaşma ve düzenlemelerin şekillendirdiği bu süreçte bankacılık sektörü de önemli bir görev üstelenecektir. Basel Bankacılık Denetim Komitesi, Avrupa Bankacılık Otoritesi ve uluslararası kuruluşlar bankaların sürdürülebilirlik ile ilgili tabi olacağı kurallara ilişkin çeşitli taslak dökümleri yayınlamaktadır. Birçok bankamız bu alanda çok önceden hazırlıklara başlamış olup iç sistemlerini ve veri setlerini oluşturmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Sürdürülebilirlik sadece finansal kuruluşları değil denetim otoritelerini de yakından ilgilendirmektedir. BDDK olarak biz konu ile ilgili çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Yeşil mutabakat eylem planı kapsamında yılsonuna kadar, ‘sürdürülebilirlik bankacılık strateji belgesini’ yayınlayarak bankacılık sektörünün yeşil mutabakata uyumu için yol haritasını belirlemiş olacağız” diye konuştu. 

Orta vadede ise sürdürülebilir bankacılık ilke ve kurallarına, risk yönetimine, muhasebe sistemine ve kamuoyuna açıklamaya ilişkin düzenlemelerin hayata geçirileceğini kaydeden Akben, “Atacağımız adımlar ile bankacılık sektörünün AB düzenlemeleri ile uyumlu bir sürdürülebilirlik altyapısına sahip olmasını planlıyoruz. Her geçen gün yeni bir sonucu ile karşılaştığımız iklim değişikliği sorunu bizleri kaçınamayacağımız bir değişim sürecine sürüklemektedir. Değişimi zamanında gerçekleştiremeyen ülkeler maalesef başta dış ticaret ve finans olmak üzere önemli kayıplara uğrama riski ile karşı karşıyadır” dedi. 


‘246 milyar liralık kredi yapılandırıldı’

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar Zirve’de yaptığı konuşmada, Türk bankacılık sektörünün bilanço büyüklüğünün 2021 Temmuz’da 6.7 trilyon TL’ye ulaştığını belirterek “Bilançonun milli gelire oranı yüzde 114 düzeyinde,  kredilerin milli gelire oranı yüzde 65 düzeyindedir. Krediler 2021 Ağustos itibariyle 3,9 trilyon TL’yi aşmıştır. Yabancı Para cinsinden krediler ise 164 milyar dolar civarında, dalgalı ancak azalan bir seyir izlemiştir. Kamunun finansmanı için sağlanan kaynaklar da dahil edildiğinde ekonomiye doğrudan sağlanan kaynakların bilanço içindeki payı yüzde 75’e ulaşmaktadır. Kredi riski makul bir düzeyde olup, düşüş eğilimindedir. 2021 Ağustos itibariyle tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 3,8’dir. Bu oran ticari kredilerde yüzde 4,3, bireysel kredilerde ise yüzde 2,2’dir. Yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa planına bağlanan krediler 2021 Haziran ayında 246 milyar TL olmuştur” dedi.


Orta Vadeli Program’da yer alan yaklaşımla banka kredilerine olan talebin makul düzeyde artmasını beklediklerini kaydeden Çakar, “TL tasarruf mevduatı talebinin daha güçlü olmasını ve TL kredileri desteklemesini öngörüyoruz. Turizm başta olmak üzere döviz gelirlerinin artmasını, küresel büyümenin, dış talep yoluyla ekonomik faaliyete olumlu katkı vermesini bekliyoruz. Finansal sektörün büyümesi ve piyasaların çeşitlendirilmesi büyümeye olumlu katkı verecektir” dedi. 

A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner zirvenin açılış konuşmasında finans sektörünün nabzını tutmaya devam ettiklerini ve pandemi nedeniyle geniş katılımlı bir zirve düzenleyemediklerini belirterek, “Ekonominin her alanında olduğu gibi finansta da değişim var. Bankacılıktan sigortacılığa ve sermaye piyasalarına kadar her alanda dönüşümü beraberinde getiriyor. İlkini gerçekleştirdiğimiz zirvemizi her yıl düzenleyerek gelenekselleştireceğiz” dedi. 


‘Teknolojiyi kullanan bankalar bir adım önde olur’

Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, finansın geleceğinin dijitalleşme ve teknolojide olduğunu vurgulayarak, koronavirüs salgını sonrasında dijital teknolojilerin kullanımının zorunlu hale geldiğini vurguladı. Türkiye’deki regülasyonlar sayesinde uzaktan müşteri edinme uygulamasının başladığını anlatan Üstünsalih, şöyle devam etti: 

“Uzaktan müşteri edinmede bugün Vakıfbank’ın 50 bin tane hiç şubeye gelmeyen, şubeyi görmeyen müşterisi var ve bugün Vakıfbank’ın ürünlerini kullanıyorlar. Türkiye’de 52 tane konvansiyonel banka var. Ürünlerine baktığınızda hemen hemen hepsinin aynı olduğunu görürsünüz. Burada, teknolojiyi kullanan, teknolojik ürün yaratan bankaların bir adım önde olduğu net olarak görülüyor. Bugün Türkiye’nin net faiz marjlarındaki daralmayı herkes biliyor. Net faiz marjlarındaki daralma teknolojiye ve dijitale yöneltiyor. Teknolojiyi kullanmazsanız tarihin tozlu sayfalarında kaybolursunuz diyemiyorum, artık tozlu sayfalar da kalmadı. Arşivler de dijital.”


‘Ekonomiye 1.2 trilyon TL’lik destek’

Gelecekte kamu bankacılığının önem kazanacağını ve pandeminin bunu gösterdiğini aktaran Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, bugün Türkiye’de sektörün ilk 3 bankasının kamu bankalarından oluştuğunu söyledi. Pandemi sürecinde KOBİ’lerin ve esnafın finansa erişimde kamu bankalarının öne çıktığını aktaran Arslan, “Yılda 200 milyar TL’ye yaklaşan KOBİ kredi büyüklüğü ile KOBİ bankacılığında sektörde yüzde 22’lik pay almış durumdayız. Yani Türkiye’deki 5 KOBİ’den bir tanesi finansal desteğini Halkbank’tan almakta. KOBİ bankacılığına gelecekte daha fazla destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Son 1.5 yıldır pandeminin zor koşulları altında faaliyet gösteriyoruz. Son 1.5 yılda banka olarak 2,2 milyon adet müşterimize 100 milyar TL üzerinde destek sağladık ve yaklaşık 40 milyar TL’ye yakın finansal büyüklüğü yeniden yapılandırmak sureti ile ekonomideki ve finansal sektördeki sürdürülebilirliğe katkı sağladık. Halkbank olarak son 4 yılda 1,2 trilyon TL kredi vererek ekonomimize destek olduk” dedi.


Güçlü sponsor desteği

Finansın Geleceği Zirvesi Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıf Yatırım, Turkish Airlines, Papara ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Borsa İstanbul, Finansal Kurumlar Birliği, İstanbul Airport, Koza Altın, Kuzey Marmara Otoyolu, Türkiye Sigortalar Birliği’nin yan sponsor olarak katıldığı Zirve’nin destek sponsorları ise Deniz Bank, Emlak Katılım,  Fuzul, MedicalPark, Phillip Capital, Quick, Tarsim, TSPB ve Vakıf Katılım oldu.

yilmazparlar@yahoo.com

Et sektöründe tedarik zinciri ıslah edilmeli-yılmaz parlar

PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor ...