ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2022 Salı

Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir -Yılmaz Parlar



PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor  Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sektörü Lin Photo, free website template, XHTML CSS layout
 
info@parlarmedya.com

 Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir 


Arıların doğal mucizesi bal, hem sağlık üzerine etkileri hem de ülke ekonomilerine katkısı ile konuşulmaya devam ediyor. İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen bir toplantı ile masaya yatırılan bal sektöründe, paydaşların ihracatın yükselmesi konusunda fikri ise ortak: yüksek ihracat için eğitim ve markalaşma kamu desteği ile ele alınmalı.

İstanbul Ticaret Borsası tarafından hayata geçirilen Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor toplantılarının dördüncüsünde bal sektörü ele alındı. Sektörü sekteye uğratan konu başlıklarını tartışmak için bir araya gelen sektör temsilcileri mevzuattan tağşişe, ihracattan markalaşmaya bir çok konuda çözüm önerilerini sundu.

Moderatörlüğünü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın üstlendiği ‘Dünü Bugünü Yarını ile Bal Sektörü” başlıklı toplantının açılış konuşmasını ise İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz yaptı. Kopuz; bal sektörünün öneminin her geçen gün arttığını belirterek, “Bal üretiminde 2020 yılı itibarıyla 458 bin ton ile Çin ilk sırada iken, 104 bin tonluk üretimi ile Türkiye’nin ikinci, İran’ın ise 80 bin ton ile üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. Yani Türkiye bir bal ülkesi... Üretimde birinci ülke olan Çin, yaptığı taklit ve tağşişler ile meşhur. Çin’in sahte ballarından en çok şikâyetçi olan ülke ise ABD… Çin’in taklit ballarıyla baş edemeyince Çin’den ithalatı yasakladılar. Dolayısıyla, yüksek bir talebi olan ABD pazarı bizim için bir fırsat olabilir. Balın ihracat potansiyelini kullanmamız bu sektörü çok daha önemli yerlere taşıyacaktır” dedi.




Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kodeks Daire Başkanı Selim Kaplan, konuşmasında, mevzuatı geliştirerek güvenilir ürün sunulmasına destek olduklarını belirterek; “Türkiye bal üretiminde ikinci ama ihracatta 22. sırada. Kovan başı verimimizi artırarak bu sıralamada yükselmemiz gerekiyor. Çam balında Türkiye dünyanın en önemli üreticisi... Çam balında kaliteyi artırmak için çalışmalar yapıyoruz. Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Birliği ve bal üreticilerimizin de katkısıyla bu çalışmaları geliştireceğiz. Ayrıca ikili denetim sistemi oluşturmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmalar balda taklit ve tağşişin engellenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunda ne kadar başarılı olursak, bal sektörü o kadar gelişecektir” dedi.

İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, İstanbul’un sadece bir bal pazarı değil, dev şirketleri ve 76 bin kovanıyla aynı zamanda bir üretim üssü olduğunu belirterek, “Bu nedenle Müdürlüğümüz yoğun bir biçimde bal denetimleri yapıyor. Bal denetimleri konusunda hem üreticilerimiz, hem firmalarımız, hem de üniversitelerimiz bize yol göstermeli. Özellikle tağşiş yöntemleri konusunda sürekli değişim var. Sektörün bu konudaki desteği bu nedenle çok önemli… Örneğin tulum peyniri üreticilerinin nişasta kullanımı ile ilgili bize yol göstermesi denetimlerin etkinliğini artırdı ve sorunu büyük oranda çözdü” şeklinde konuştu. 

Aksu Vital Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi Yunis Aksu, ise konuşmasında, bal üretiminin birbirinden ayrılmaz bir bütünün uyumuyla mümkün olduğunu belirterek, “Arı, bal, çiçek ve insan dairesel bir döngüdür. Eğer çevre sağlıklı değilse, arıların oradan sağlıklı bir ürün üretmesi mümkün değil. Bal ve diğer arı ürünleri ile ilgili sorunları bütüncül olarak değerlendirmeliyiz. Ticaretin de dört paydaşı vardır; arıcı, paketlemeci, tüketici ve kamu. Bu paydaşların birlikte hareket ettiği bir sistem kurulmadığında, kaliteyi sürekli kılma konusunda başarılı olamayız. Örneğin tüketiciyi bilinçli hale getirmeden kaliteli bal talebi oluşmaz. Tüketiciye balın reçel olmadığı, sağlıklı bir ürün olduğu anlatılmalı. Tüm bu paydaşların sürekli olarak bir araya gelerek balda kaliteyi sağlama ve sürdürme konusunda çalışma yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Sektörün gelişimi, kalite standardizasyonu ve ihracattan geçiyor” dedi.




İstanbul Bal Evi Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkanı Mustafa Toktaş, balın önemine ve Türkiye ballarının çeşitliliğine değindiği konuşmasında, şunları söyledi: “Yıllardır, zengin bir bitki çeşidiyle Anadolu ve Trakya’da bal üretiliyor. Kanola, lavanta ve çörekotu yeni bitkilerimiz. Çam balımız dünyaca ünlü. Özellikle taklit ve tağşişin önlenmesi konusunda çalışmalıyız. İstanbul Ticaret Borsası tağşiş konusunu TOBB’a götürdü, Bakanlığa götürdü. Şimdi de bu toplantıyı yapıyor. Sektör böyle toplantılarla bir araya gelerek çözüm üretmeli. Tağşiş gıda terörüdür. Ben 50 yıldır bal ticareti yapıyorum. Bugün sadece bal değil polen, arı ekmeği, arı sütü, propolis ticareti de yapıyoruz. Sektör gelişiyor.”

Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, yaptığı konuşmada, çam balının önemine dikkat çekti ve “Çam balı Türkiye için çok önemli. Türkiye dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sini tek başına yapıyor. Üretimin yüzde 90’ından fazlasını ihraç ediyoruz. Tüm balımızın yüzde 17-23’ü çam balı. Çam balı standardı konusunda çalışmalı, ardından kodeks ve coğrafi işaret konularına yoğunlaşmalıyız. İller arasında çekişme olmamalı. Çam balı Türkiye’nin her yerinde yetişiyor” dedi. Çam balı üretimimize yangınların büyük bir darbe vurduğunu söyleyen Artık, “Yangın alanlarına yeni fidan dikmeden mevcut ağaçların gelişmesini sağlamaya çalışmalıyız” dedi.

İstanbul Bal Üreticileri Birliği Başkanı Yalçın Sezer, bal üreticileri olarak bir yazılım çalışması yaptıklarını belirterek, “Bu yazılım sayesinde, Türkiye çapında tüm vasıflarıyla, hangi kovanda nasıl ballar üretildiğini bilebileceğiz. Türkiye’de 12 bin bitki türü var. Böyle bir yerde bal standardizasyonu oluşturmak çok zor… Ayçiçeği ve çam balı gibi ballarda bile durum kolay değil. Bizim yoğunlaşmamız gereken konu, değerli ballarımızın katma değerini artırmak olmalı. Örneğin manuka balının 250 gramı 85 Euro. Bizim kestane ve meşe ballarımız manuka balından vasıflı olmalarına rağmen o fiyatlara satılamıyor. Yani katma değer sorunu var. Bal üreticilerinin eğitimsizliği de çok büyük sorun. Bunun, geniş katılımlı bir sürekli eğitim sistemi ile çözülmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve Balder Başkanı Özen Altıparmak, ise bal markalarının bal üreticisi değil bal paketleyicisi olduklarına dikkat çekerek, “Balı arı üretir, biz paketleriz. Bal ticaretinin en önemli şartı doğru ürüne ulaşılmasıdır. Bu nedenle laboratuvar gerekir. İleri teknoloji kullanılmalı. Bal hem sağlıklı hem gerçek olmalı. Her doğal bal sağlıklı değildir. Gerçek ballarda ilaç kalıntıları olabiliyor. Balda ARGE çalışmaları da önemlidir. Örneğin biz esmer pirinç şurubunun tespiti için çalışmalar yaptık ve tespit etmeyi başararak dünyaya sunduk” dedi. 

İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk, balda temel meselenin üretim olduğuna dikkat çekerek, “Herkes bal üretemez. Bunun bir okulu olmalı. Balın kalitesi üretim tekniklerine bağlıdır. Herkes balcılık yapabileceği inancıyla bu işe giriyor ama sonuç sağlıklı olmuyor. Balda eğitimden başlayarak bir standardizasyon olmalı. Ayrıca üretimden tüketime bir sistem kurulmalı” dedi

yilmazparlar@yahoo.com

24 Ocak 2022 Pazartesi

Hububat sektörü borsa meydanına çıktı-Yılmaz Parlar



PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor  Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sektörü Lin Photo, free website template, XHTML CSS layout

  


HUBUBAT VE BAKLİYATÇILARIN BULUŞMASINDA GÜNDEMİ İKLİM KRİZİ BELİRLEDİ

İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen ‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ projesinin ilk toplantısı “Hububat’ta Küresel Trendler ve Türkiye” başlığıyla gerçekleştirildi. Hububat ve bakliyat sektörlerinin tartışıldığı toplantıdan  çıkan çözüm önerileri ve bilgilendirme çalışmaları ise sektörün geleceğine ışık tutacak.


İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) tarafından, Güvenilir Ürün Platformu desteğiyle düzenlenen ‘Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor’ etkinliklerinin ilki “Hububat’ta Küresel Trendler ve Türkiye” başlığıyla dün gerçekleştirildi. 

Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde yapılan etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren İSTİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz, gıda arzına yönelik tehditlerin giderek ciddileştiğini hatırlatarak,  tarım arazilerinin azalmasına ve yaşanan iklim krizine dikkat çekti. Tarımla ilgili süregiden sorunlara pandemi kaynaklı yenilerinin de eklendiğini ifade eden Kopuz “Bu süreçte tarımsal girdi maliyetleri ve navlun fiyatları yükseldi, tarım işgücünde azalma yaşandı. Tüm bu sorun yumağının çözümü için en büyük görev ise bilim insanlarına, karar alıcılara ve biz sektör mensuplarına düşüyor. Bu görev bilinciyle başlattığımız toplantılarda, tüm paydaşlar bir araya gelecekler ve gıda sektörlerinin sorunlarını tartışarak çözüm önerileri sunacaklar” şeklinde konuştu. 

Ahmet Güldal: Alım fiyatlarında üretim maliyetlerini dikkate alacağız

Toplantının ilk konuşmacısı Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, gıda fiyatlarında son 19 yılın en yüksek döneminin yaşandığını belirterek, “Hasat sonrasında tablonun olumluya döneceğine inanıyoruz. Üretim maliyetlerinde artmalar meydana geldi. Bunu farkındayız ve 2022 yılı hasat döneminde tüm maliyet artışlarını da hesaba katarak üreticilerimizi memnun edecek alım fiyatı açıklayacağız” dedi.  

Yoğun katılımla gerçekleşen etkinlikte konuşan profesyoneller ise şu detayların altını çizdi,




Tahıl ve Bakliyat İşleme Teknolojileri, Depolama ve Analiz Sistemleri Derneği (TABADER) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bayram, Avrupa Birliği politikalarının yanında ülkemize özgü ve alternatif tarım politikaları belirlememiz gerektiğini ifade ederek, “Ülkelerin kendi üreticilerini koruması ve gözetmesi gerekiyor. Türkiye, tabi olduğu AB politikalarından bağımsız olarak alternatif politikalar geliştirmelidir. Aynı zamanda soya gibi yeni ürünleri de üretim yelpazemizin içine katmamız gerekir”. 

Reis Bakliyat Yönetimi Kurulu Başkanı Mehmet Reis iklim değişikliğinin tarım politikalarını belirlerken göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek, “Üretim sistemlerinin düzenlenmesi sürdürülebilir gelecek için büyük önem arz ediyor. Üreticilerimizi daha az su isteyen ve gübre istemeyen ürünlere ve türlere yöneltmemiz gerekiyor. İklim koşullarına uygun ve verimi yüksek ürünler ekilmelidir” dedi.

Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, tarımsal arazilerin kalitesinin artırılmasının hayati önemde olduğunu vurgulayarak “Ülkemizde hububat tarımı yüzde 80 kıraç alanlara yapılıyor. Kıraç alanlarda organik maddenin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca nadasa bırakılan toprakların sulanması buğday üretimimizi büyük oranda artıracaktır”diye konuştu.

Hububat Tedarikçileri Derneği (HUBUDER) Başkanı Gülfem Eren, yaptığı konuşmada, iklim değişikliğinin etkilerinden korunmak için yapılması gerekenleri sıralayarak, “Tarımsal politikalar güncellenerek; sulanabilir alanlar artırılmalı, havza üretim planı hayata geçirilmeli, kırsal kalkınma, Ar-Ge çalışmaları, sözleşmeli üretim ve tarım sigortaları geliştirilmeli, tedarik zinciri güçlendirilmelidir” dedi.

İSTİB Hububat Ticareti Komite Başkan Yardımcısı Hüseyin Bekçi ise dünya genelinde en kaliteli hububatı ve bakliyatı Türkiye’nin ürettiğine dikkat çekerek,  iklim değişikliği sebebi ile ortaya çıkan olumsuzlukların bertaraf edilmesi için tedbirler alınması gerektiğini belirtti.  

İSTİB Hububat Mamulleri ve Yem Ticareti Komitesi Meclis Üyesi Şemsettin Memiş, yaptığı konuşmada, kırsal kalkınma ve kırsala dönüşün tarım için önemini vurgulayarak, “Toprakta toplulaştırma çalışmalarını ve tohum ıslahını hızlıca gerçekleştirmeliyiz. Bununla beraber köye dönüşü sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Küçük tarım arazilerinde de katma değeri yüksek ürünlere yönelmeliyiz” dedi. 

Etkinliğin son konuşmacısı İSTİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı İsmet Aral da TMO’nun bakliyatı desteklemeye başlayarak çok doğru bir hamle yaptığını belirterek, “Bu desteklere rağmen 1 milyon 200 bin ton gibi bir üretimimiz var. 1990’larda destek kesilmemiş olsaydı bugün 2 milyon tonu geçebilir ve ihracat yapıyor olabilirdir. Havza modeli destekleme çok önemli ve gerçekleştirilmelidir” şeklinde konuştu.

yilmazparlar@yahoo.com

Et sektöründe tedarik zinciri ıslah edilmeli-yılmaz parlar

PARLAR MEDYA: Haziran 2012 Otomotiv sektörünün en büyük şovu başlıyor ...